Turkish Cargo, 1970’li yıllarda yurt dışına kaçırılan, milattan sonra 3’üncü yüzyıla tarihlendirilen ana tanrıça ‘’Kybele’’ Heykelini ait olduğu topraklara geri getirdi.
Tarihi eser taşımalarına azami dikkat gösteren Turkish Cargo, bereketin sembolü ve koruyucusu olduğuna inanılan ana tanrıça Kybele Heykeli’ni yaklaşık 60 yıl sonra ait olduğu topraklara taşıdı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın büyük hukuki uğraşları ve Türk Hava Yolları’nın sponsorluğuyla gerçekleşen operasyonla, 12 Aralık’ta New York’tan İstanbul’a getirilen Kybele Heykeli bir müddet İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenecek.
Geçtiğimiz yıllarda; Topkapı ve Dolmabahçe Sarayı’ndaki tarihi eserleri Japonya’ya taşıyan, Çingene Kızı Mozaiği’nin kayıp parçalarının eve dönüşünü sağlayan, Paris Louvre Müzesi’nde sergilenen 50’den fazla başyapıtı Tahran’a taşıyan, Roma dönemine ait Herakles Lahdi’ni Cenevre’den İstanbul’a başarılı şekilde ulaştıran Turkish Cargo, büyük önem ve hassasiyet gerektiren bu operasyonları alanında uzman ekipleriyle gerçekleştirdi.
Turkish Cargo, sanat eserleri için üç adet hassas kargo odası ve bu konuda sertifikalı çalışanları ile dünyanın 127 ülkesindeki müşterilerine hizmet veriyor, ayrıca taşıdığı hassas ve değerli kargoların her hareketini, depolama tesisleri ve çevresindeki kameralarla sürekli gözetim altında tutuyor.
Bayrak taşıyıcı Türk Hava Yolları’nın 320’den fazla destinasyonu içeren geniş uçuş ağına ek olarak, dünyada 95 destinasyona direkt kargo uçuşu gerçekleştiren Turkish Cargo, farklı kültürlere ait tarihin en değerli eserlerini yüksek teknoloji kullanarak en korunaklı şekilde taşımaya devam etmekte.
Kybele Heykeli Hakkında
Prehistorik dönemlerden itibaren Akdeniz havzasında özellikle Anadolu’da bereket ve bolluğun sembolü ve koruyucusu “ana tanrıça” olarak tapınılan Kybele’nin iki yanındaki aslanlar, doğa ve hayvanlar üzerindeki hakimiyetini sembolize ediyor.
Antik dönem sosyal ve dini yaşamında kişilerin olmuş ya da olmasını diledikleri istekleriyle ilgili ya da inandıkları tanrısal varlığı onurlandırmak üzere tanrı ya da tanrıçalara adak sunmaları yaygın bir gelenekti. Tanrıyı onurlandırmak üzere tapınaklar ya da kutsal alanlara sunulan materyaller “adak objesi” olarak değerlendirilirdi. Kişinin sosyal ve ekonomik statüsüne göre adak objeleri, basit bir taş parçasından gösterişli bir heykele kadar farklılık gösterebiliyordu.
Sideropolisli Asklepiades’in Oniki Tanrı Ana’ya sunduğu bir adak heykeli olarak tarihte bilinen Kybele’nin yazıt bölümünde, “Hermeios’un oğlu Sideropolisli Asklepiades adağı Oniki Tanrı Ana’ya dikti.” ifadesi yer alıyor.
Türkiye’den 1960’lı yıllarda İsrail’e kaçırılan Kybele heykeli, uzmanlarca MS 3. yüzyıla tarihlendiriliyor. İncelemelerde, söz konusu heykelin tipolojik özelliği, kullanılan mermerin cinsi, işçiliği ve yazıtından edinilen bilgiler ışığında kuvvetle Anadolu kökenli olduğu anlaşılıyor.
İade Süreci
Türkiye’den kaçak yollarla İsrail’e ulaşan Roma Dönemi eseri “Kybele”, burada bir İsrail vatandaşı tarafından satın alındı. Yurt dışına çıkarmak üzere 2016 yılında İsrail makamlarına başvuruda bulunan kişi, heykelin Anadolu kökenli olduğunu beyan etti.
İsrail makamlarının eser fotoğraflarını Türkiye’ye iletmesiyle takibe başlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, eser ABD’ye ulaşmak üzereyken Anadolu kökenli olduğunu bildirdi.
Eser sahibinin heykeli bir müzayede evi aracılığıyla satmak istemesi üzerine Bakanlık ABD makamlarından bu satışın durdurulmasını talep etti.
Eseri elinde bulunduran kişi, bu takibin ardından kendi malı olduğunu beyan ettiği heykele iyi niyetli bir alıcı olarak sahip olduğunu belirterek ABD’de dava açtı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye’nin New York Başkonsolosluğu Kybele’nin iadesi konusundaki karşı iddialarını mahkemeye taşıdı.
Heykelin, 1964’te Afyonkarahisar’da yapılan bir yol çalışmasında bulunan ve ilin müzesinde sergilenen “Kovalık eserleri”ne tipolojik benzerliğinin İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü uzmanlarınca bilimsel raporla vurgulanması üzerine, kolluk kuvvetleri koordinasyonunda, Afyonkarahisar Müzesi Müdürlüğünce eserlerin çıktığı düşünülen bölgede 1960-1970’li yıllarda yaşayan şahısların bilgisine başvuruldu.
İfadesine başvurulan kişilerden birinin heykeli, fotoğrafını görmeden tarif ederek, kaçırılan Kybele heykelini diğer benzer heykel fotoğraflar arasından seçmesi, eserin Türkiye’de bulunduğunun destekleyici bir kanıtını oluşturdu.
İfadeler ve elde edilen belgeler sonucu, Konya’da yaşayan bir şahsın o dönem tarihi eser kaçakçılığı yaptığı belirlenirken Konya Müzesi Müdürlüğünce bulunan savcılık belgeleriyle Afyonkarahisar’da anılan bölgede kaçakçılık eylemleri ve benzer eserlerin yasa dışı edinimine ilişkin ek deliller sağlandı.
Bilimsel kanıtlar ve eserin ortaya çıkarıldığı yıllarda bölgede yaşayan görgü tanıklarının ifadeleri ile Afyonkarahisar’daki kaçakçılık olaylarına ilişkin belgeler Kybele heykelinin Türkiye’ye ait olduğunu doğruladı.
Türkiye’nin hızlı ve titiz takibi sonucu, ABD’de dava görülmeye başlamadan eser sahibi Kyble heykelini uzlaşmacı bir tavır göstererek Türkiye’ye iade etmeyi kabul etti.