UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Emre ELDENER‘in yazısı
Covid-19 salgınıyla birlikte tedarik zinciri, stratejik ürünler, güvenlik, güven, ortak hareket etme ve tabii ki lojistik gibi kavramlar üzerinden küresel ticaret yeniden tartışılmaya başlandı. Mart 2020’den bu yana tüm dünyayı etkisi altına alan salgın sürecinde tedarik zincirinin kesintisiz devamı yani sürdürülebilirliğinin önemi tekrar ve çok daha net bir biçimde gün yüzüne çıktı. Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkilerini bu süreçte deneyimledik. Kapanan sınırlar karayolunda, azalan yük hacimleri havayolunda, uğrak iptalleri ve kapanan limanlar denizyolunda tedarik zincirinin sürdürülebilirliğini tehdit etti. Bu süreçte özellikle ülkemizde toplam taşımacılık faaliyetlerinden sadece yüzde 1’lik paya sahip olan demiryolu ön plana çıktı.
Salgın sürecinde deneyimlediğimiz en büyük gelişme ise Türk lojistik sektörünün hızlı çözümler üretebilme yetisi oldu. Kapanan her sınıra, her uğrak iptaline karşılık büyük bir kısmı UTİKAD üyesi olan sektör oyuncularımız yeni rotalar ile müşterilerine hizmet vermeye devam ettiler. Tabii ki bunun yanı sıra Türkiye’nin coğrafi konumu ve lojistik ağlar üzerinde stratejik öneminin de etkisi büyük oldu.
Salgını henüz geride bırakmayı başaramazsak da alınan önlemlerle çalışmalarımızı hız kesmeden devam ettiriyoruz. Çünkü şunu biliyoruz ki; salgını yenmek için de tedarik zincirinin sürdürülebilir olması şart. Örneğin önümüzdeki dönemde ‘aşı‘ bulunması durumunda tedarik zinciri ve taşımacılığın kusursuz işliyor olması gerekecek. Aynı şekilde bu süreçte üretime yönelik hammaddelerin taşınmasında sorunlar çıkmış olsa da tıbbi malzemenin trafiği zarar görmeden devam ettirildi.
Lojistik sektörü özelinde bir değerlendirme yapmak gerekirse Mart-Nisan-Mayıs aylarına dönecek olursak Türkiye’nin dış ticaretinde iki önemli bölge olan AB ülkeleri ve Ortadoğu-Orta Asya ülkelerinde kısıtlamalara maruz kaldık, taşıma faaliyetleri durma noktasına geldi, şoförlerimize karantina uygulandı. Havayolunda ise getirilen kısıtlamalar ve yasaklamalar nedeniyle pek çok yolcu uçağı sefer iptali söz konusu oldu ancak kargo uçakları bu yasaklardan muaf tutuldu ve kargo uçağı seferleri yapılmaya devam ediliyor. Dolayısıyla yolcu uçaklarıyla taşınabilen kargo hacmi piyasadan çekildiğinden, kargo uçaklarına olan talep arttı.
Denizyolunda da sıkıntılar yaşandı tabii ki. Navlunlarda Mart ayı itibarıyla artışlar yaşanmaya başladı. Uzakdoğu’dan gelen yük ve konteyner sayılarındaki azalış nedeniyle, ihracatta boş konteyner bulma sorunları da gündeme geldi. Ayrıca biriken yükler nedeniyle, ihracat gemilerinde yer sıkıntısı da yaşandı. Tüketicilerin Çin-Uzakdoğu mallarındaki endişeleri nedeniyle sipariş ve yük kayıpları yaşandı. Çin’e giden yüklerin zamanında çekilememesi de söz konusu oldu. İtalya’daki karantina nedeniyle ise yüklerin çekilememesi, malların nihai adreslerine sevk edilememesi sorunları yaşandı. Nitekim rakamlar da yaşanan sıkıntıları ortaya koyuyor; planlanan gemi sayısında yüzde 20’lik bir düşüş yaşandı. Konteyner sayıları ise yüzde 25 azaldı, uğrak iptalleri ise 3 kat arttı. Bu da navlunlarda yaklaşık yüzde 30-40 düzeylerinde bir artışı beraberinde getirdi.
Sınırlamalar, yasaklar ve tedbirlerle geçirdiğimiz aylar bize bir kez daha gösterdi ki lojistik faaliyetler bir ülkenin can damarı görevindedir ve her şartta devam etmek durumundadır. Elbette aksaklıkları, eksiklerimizi tespit ettik, eksiklikler ve iyileştirilmesi gereken noktalar için önce ülkemiz sonra sektörümüz ve üyelerimiz için görüşlerimizi ilgili makamlarla paylaştık. Kira ödemelerinin ertelenmesi, şoförlerimize karantina uygulanmaması, maske temininde yaşanan sorunların aşılması, ödeme vadelerinin uzatılması gibi sektör temsilcilerinin ihtiyacı olan her konu için her platformda sektörümüzün sesi olduk.
Bu dönemde sıkça söz ettiğimiz e-ticaret, dijital uygulamalar, evrakta otomasyon konularına da değinmek gerekiyor. Pandemi dönemi öncesinde tercihen uygulanan sistemler pandemi dönemi ile birlikte tercihten çok zorunluluk olarak önümüze çıktı. Bu sektörde kalıcı olmak isteyen her firma gelecek dönem stratejilerine dijital uygulamaları eklemek durumunda olduklarının farkına vardılar.
Dijital uygulamaların sektörümüzde gelişmesinin tedarik zinciri yönetimine de olumlu etki yapacağından şüphemiz yok. Pandemi sonrasında bu dönemden edindiğimiz tecrübelerle çok daha kuvvetli olarak faaliyetlerimizi sürdürmek en büyük önceliğimiz olacaktır.
Emre ELDENER
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı
TEDAR Dergisi