Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2017 sonuçlarına göre Türkiye, 113 ülke arasında 49. sırada yer aldı.
Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından geliştirilen ve DuPont tarafından desteklenen Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2017’de Türkiye 49. sırada yer aldı.
Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından geliştirilen ve küresel pazara yenilikçi ürünler, malzemeler ve hizmetler sunan bilim şirketi DuPont tarafından desteklenen Küresel Gıda Güvenliği Endeksi (GFSI) 2017’de Türkiye bu yıl 113 ülke arasında 49’uncu sırada yer aldı.
Dünyanın dört bir yanındaki gıda sistemlerinin dinamiklerini inceleyerek, gıda güvencesizliğinin altında yatan nedenlerin anlaşılması için ortak bir çerçeve sunan Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde bu yıl küresel anlamda düşüşler dikkati çekti. Dünya genelinde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, artan göçler ve azalan kamu sektörü yatırımları 2017 genelinde endekste düşüşe neden oldu.
Türkiye ise listede ‘iyi’ performans göster ülkeler arasında yer aldı. Türkiye; Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin (MENA) değerlendirildiği kategoride ise 15 ülke arasında 8. sırada yer aldı. Küresel Gıda Güvenlği Endeksi’nde bu yıl İrlanda ilk sırada gelirken ABD ve İngiltere onu izledi. İrlanda, 2008-2010 döneminde bankacılık sektöründe yaşanan kriz sonrasında ekonomisindeki toparlanmanın yanı sıra, araştırma ve geliştirme alanına istikrarlı ve yüksek oranlarda yapılan kamu yatırımları sayesinde ABD’yi geride bırakarak, GFSI indeksinin zirvesine yerleşti. Burundi’nin en son sırada yer aldığı listede Afrika ülkeleri zayıf performansları ve gıda yardımına giderek artan ihtiyaçları ile dikkat çekti.
2012 yılından bu yana küresel anlamda yapılan ve her yıl ‘satın alınabilirlik’, ‘ulaşılabilirlik’ ve ‘kalite’ faktörleri olmak üzere üç kategoride değerlendirilen endekse bu yıl ‘Doğal Kaynaklar ve Direnç’ faktörleri de eklendi. Endeks, 113 ülkenin tarım alanındaki yatırımlarını, işbirliklerini, politikalarını ve etkilerini 28 farklı gıda güvenliği göstergesine göre ölçümlüyor.
Türkiye’nin en güçlü alanı ‘kalite ve güvenlik’ oldu
Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2017’ye göre Türkiye’nin en yüksek skoru ‘kalite ve güvenlik’ alanında çıkarken onu ‘ulaşılabilirlik’ ve ‘satın alınabilirlik’ kategorileri izledi.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’nin en güçlü yönleri; beslenme standartları, küresel açlık sınırı altında yer alan nüfus oranındaki iyileşmeler, gıda güvenliği programlarının varlığı ve çiftçi finansman programlarına ulaşılabilirlik kategorileri oldu.
Satın alınabilirlik kategorisinde ise küresel yoksulluk sınırı altındaki nüfusun oranı, gıda güvenliği programlarının varlığı ve çiftçilerin finansmana erişimi kategorilerinde Türkiye üst sıralarda yer aldı.
Bu yıl endekse yeni eklenen ‘doğal kaynaklar ve direnç’ kategorisinde iklim ile ilgili risklerin ülkelerdeki gıda sistemleri için uzun vadeli tehditler oluşturduğuna dikkat çekildi. Türkiye, ilk defa değerlendirmenin yapıldığı bu kategoride ise 113 ülke arasında 38’inci sırada geldi.
DuPont Türkiye Ülke Müdürü Halide Aydınlık; “DuPont olarak, Türkiye’nin gıda güvenliği konusunda yapılan çalışmalardaki artış ve kalite/güvenlik alanında istikrarlı bir ilerleme kaydettiğini görüyoruz. Ayrıca gıda güvenliği programlarının varlığı ve çiftçilerin finansmana erişimi gibi alanda yapılan çalışmalarla önümüzdeki yıllarda daha üst sıralarda olacağımıza inanıyoruz.” dedi.
Göçler ve tarımda azalan kamu yatırımları küresel düşüşü tetikledi
2017 Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde bu yıl genel düşüş de dikkati çekiyor. Yükselişe geçen siyasi istikrarsızlık, artan göçler ve azalan kamu sektörü yatırımları 2017 genelinde endekste düşüşe neden oldu. Küresel Gıda Güvenliği İndeksinde (GFSI) yer alan ülkelerin %60’tan fazlası geçtiğimiz yılki puanlarında düşüş yaşadı.
Kamu sektöründen tarıma yapılan yatırımlar gelişmiş ekonomilerde düşmeye devam ederken, öte yandan siyasî istikrar riskinin dünyanın pek çok bölgesinde artmasıyla; endeks dört yıldır artan kazanımların ardından küresel gıda güvenliğinde düşüş kaydetti. En çok dikkati çeken örnekler arasında, okyanusların kabarması sonucu insanların hayatı ve geçim kaynakları üzerinde oluşan etkiler artan oranda büyük nüfus hareketlerine yol açıyor; Bangladeş’te de gözlemlendiği gibi, çok büyük tarım arazileri ortadan kalkıyor.
Küresel Gıda Güvenliği Endeksi, 2012 yılından bu yana Birleşmiş Milletlerin 2030 yılına kadar dünyada açlığı sıfırlama ilkesinden yola çıkarak hazırlanıyor. Açlığa 2030 yılına kadar son verilmesi hedefleyen bu ilke çerçevesinde kamu harcamalarında yıllık ekstra 11 milyar dolar harcanması öngörülüyor. Ancak endekste çıkan sonuçlara göre tarımda kamu yatırımlarında yaşanan düşüşler bu hedefe ulaşılmasını tehdit ediyor.
Endekse bu yıl eklenen Doğal Kaynaklar ve Direnç kategorisinde ise küresel gıda güvenliğinin değişen hava modelleri, kuraklık, artan yağışlar ve su baskınlarıyla karşı karşıya kaldığı tehdide rağmen, kemer sıkma uygulamalarının gelişmiş ekonomilerde standart olmaya devam ettiği vurgulandı. Endekste hükûmetlerin afet riskini azaltma stratejilerine yatırım yapması gerektiğine dikkat çekildi. Öte yandan hem devletlerin hem de özel sektörün bir araya gelip, gelecekteki gıda arzının artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarına yetmesini sağlamak için gereken finansmanı ve inovasyonları ortaya koyması zorunlu olduğuna vurgu yapıldı.
**
2017 yılında da Türkiye’nin en güçlü alanı “Kalite & Güvenlik” oldu
- Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde Türkiye 49. sırada yer aldı. 2016 yılında ise 45. Sıradan listeye girmişti.
- Endeksin sonuçlarına göre Türkiye; Kalite&Güvenlik alanında 39’uncu sırada gelirken Ulaşılabilirlik kategorisinde 50’inci sırada Satın Alınabilirlik kategorisinde de 54’üncü sırada çıktı.
- Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi sonuçlarında Türkiye; 15 ülke arasında 8. Sırada geldi.
- Kalite ve güvenlik kategorilerinde Gıda Güvenliği100 üzerinden 100 puan aldı.
- Satın alınabilirlik kategorisinde küresel yoksulluk sınırı altındaki nüfusun oranı, gıda güvenliği programlarının varlığı ve çiftçilerin finansmanına erişimi kategorilerinde de üst sıralarda yer aldı.
- Türkiye’nin geliştirmesi gereken alanlar arasında ise kişi başı milli gelir oranı ve tarımda kamunun yaptığı AR-GE çalışmaları ile siyasi alanda yaşanan dalgalanmalar olarak kaydedildi.