Komik gelen “kot pantolon”, “timberland” ve “küpeler”
“Alışmamış kulakta küpe durmaz” dersek herkes ne demek istediğimizi anlayacaktır. Yetmiş seksen
sene şalvar ve çarık giymiş bir büyüğümüze, bir anda şalvarını ve çarığını çıkarttırıp, onların yerine
bir kot pantolon ve bir çift Timberland giydirsek, belki kısa bir süre üstünde taşır, ama eminim sonra
hiç birini üzerinde tutmaz.Ona komik gelir. Ya da şu an bunları giyen bir kişiye,dönüp şalvar ve çarık
giydirmeye kalksak sonuç ters yönde de aynı olur…Kabul görmez….
Kolay kolay hiç kimseye, hayatı boyunca alıştığı bir kavramdan vazgeçip bir yenisine yönelmesini
kabul ettiremeyiz; Çünki o, onun kişiliğinin bir parçası olmuştur artık, bir anda ondan vazgeçmesi
onun için “kendisinden” vazgeçmek gibi bir şeydir. Dahası, onu alıştırmaya çalışacağımız yeni kavram
veya durum, onun için sadece “kabul edilemez” değil , bir o kadar da komik bir şey olarak görünür.
Kendince alaycı ifadeler kullanarak, aslında bizim onu komik duruma düşürmeye çalıştığımızı, ve bizim
pek de tekin olmadığımızı düşünür.
Diyelim ki esnek bir kişi söz konusu,ve yeniliği en azından merak etti ve “belki benimseyebilirim,belki
de daha öncekinden daha iyi ve daha uygun olabilir” deyip denemek istedi. Bu sefer de, çevresi
ona adeta “bu ne hokkabazlık, ne hallere girdin” gibi söylemlerle takılıp, onun cesaretini ve azmini
kırarlar; çünki onlarda da “alışılagelmiş eski durum” kişiliklerinin vazgeçilmez bir simgesidir. Onu
uyarırlar ve hata yaptığını telkin eden davranış ve dokundurmalarda bulunurlar.Çevre ona “dur” der
adeta.
Toplumda çevre etkisi önemlidir, ancak çok inatçı, kararlı ve çevreden hiç etkilenmeyecek özellikteki
kişiler bu etkiye karşı koyabilir. Nüfusunun büyük çoğunluğu fakir olan toplumlarda, kişilerin
problemlerini en aza indirgeyerek yaşayabilmeleri, ancak yakın çevresi ile dayanışma ve manevi
yakınlık,ya da en azından dışlanmamak şartı ile mümkündür. Çevre fakir bir insanı dışladığında o
kişinin hayatı, tamamen körelir. Bu yüzden çevreden etkilenmemek için,tek yol o çevreyi terkedip
başka bir çevrede yaşamaya muktedir olabilmekten geçer, zira bu yeni çevrede yaşamak için iyi bir
iş,yani geliriniz olması temel şarttır.Zengin olmadığınız için o da çok zor olduğuna göre çevrenize
zaten mahkum olarak yaşamaktan kurtulamazsınız. Çevre de sizi olduğunuz yerde saydırır. Kişisel
bazda baktığımızda durum budur…Değişim,dönüşüm çok uzak bir ihtimaldir.
Kısacası yıllardır yaşadığınız hayat boyu edinmiş olduğunuz soyut ve somut alışkanlıklarınız, maddi,
manevi, sosyopsikolojik nedenlerle isteseniz bile kolay kolay değiştirilemez, kişiliğinize yapışır.
Yeni ve iyi bir şeyler hakkında beklentileriniz olsa da,yukarıda saydığım sebeplerden dolayı “yeniyi”
topluma benimsetebilmeniz,hele de bunun kısa zamanda olması çok çok zordur.
Demokrasi, insan hakları, sosyal adalet vs. gibi beklentilerimiz açısından da durum iç açıcı değildir.
Hiç yaşam ortamını, sosyal alışkanlıklarını değiştirme şansı olmamış, fakirliğinden dolayı hiçbir
yeni durumu deneme lüksü olmamış bizim gibi çok büyük bir toplulukta, gücü yerinde olup esnek
yaşayabilen birkaç kişinin değişim çabaları ne derece etkili olur bilmiyorum.Hiçbir zaman tam olarak
“gerçek demokrasiyi” bilmemiş, görmemiş kalabalıkların, kişiliklerine on yıllar boyunca işlenmiş
antidemokrat yaşam şekli ve dünya görüşünden kurtulup bir anda birey olmanın, hatta sadece
varolmanın dayanılmaz tadını bulabilmeleri sanırım çoook çok uzun bir zaman alacaktır….Bu yüzden
takmaya kalktığımız imitasyon demokrasi küpelerimiz dahi belirli zaman aralıkları ile kulağımızdan
düşmüyor mu ???….
Tuncer Yıldırımgeç