BM raporu’na göre Doğu Avrupa ve Orta Asya’daki işgücünün üçte biri güvencesiz işlerde çalışıyor.
Kayıt dışı veya güvencesiz işlerde çalışan ve toplam çalışan nüfusun üçte birine denk gelen 37 milyon kişi ile Doğu Avrupa, Türkiye ve Orta Asya’daki sosyal güvenlik sistemleri, giderek artan bir şekilde risk altına giriyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Brüksel’de bugün açıklanan bölgesel bir raporuna göre 2001’den bu yana bölgede 230 milyonluk toplam nüfus içinden yaklaşık 80 milyonu orta sınıfa katılırken, emtia fiyatlarındaki düşüş ve Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu’ndaki yavaş büyüme, pek çok kişinin insana yakışan işler bulmasını veya sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlere erişmesini zorlaştırıyor.
Kadınlar, göçmen işçiler, gençler ve Romanlar gibi etnik azınlıklar eşitsizlikler konusunda özellikle risk altında. Örneğin, kadınların işe alınma ihtimalleri erkeklere göre yüzde 30 daha düşük, ama iki buçuk kat daha fazla ücretsiz ev işi yapıyorlar. Ayrıca, AIDS’e bağlı ölümler son 15 yılda üç kat arttı, bunun sebebi kısmen önleyici hekimlik ve tedavinin, toplumdan en çok dışlanan kimselere ulaşmaması.
Bu sorunların çoğu resmi istatistiklerde resmedilmeyen ayrımcılık ve dışlamayı yansıtıyor. Raporda atıf yapılan Dünya Bankası ve Uluslararası Şeffaflık Derneği araştırma verileri, çoğu insanın “iki vitesli” bir adalet sisteminin var olduğuna inandığını, ayrıca katılımcıların üçte birinin tıbbi hizmet alabilmek için rüşvet verdiğini belirtiyor.
Rapor hakkında bir açıklama yayımlayan UNDP’nin Avrupa ve BDT Bölgesel Bürosu Direktörü Cihan Sultanoğlu, “Bu bölgedeki pek çok ülke, geçmişte görece bir iş güvencesine, sosyal hizmetlere ücretsiz ve evrensel erişime ve daha az cinsiyet eşitsizliğine sahipti. Ama kırılganlık ve dışlama yükselişe geçince, dünyanın diğer kısımlarındaki ülkelere benzemeye başlıyorlar” dedi.
“İlerleme Risk Altında” başlıklı rapor ayrıca her yıl yaklaşık 65 milyar dolarlık yasa dışı finansal akışın bölge dışına çıktığını ortaya koyuyor. Rapora göre bu kaynağın küçük bir kısmı bile elde tutulabilse, Doğu Avrupa, Türkiye ve Orta Asya’daki hükümetler istihdam yaratmak, sosyal güvenlik sistemlerini geliştirmek ve cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmak için yeniden büyük yatırımlar yapabilirler.
Bu tür bir gelişme aynı zamanda bu ülkelerin geçen yıl Adis Ababa’da kabul edilen küresel kalkınma finansmanına dair gündemi uygulamalarına da yardımcı olabilir. Bu gündem, yasa dışı finansman akışlarının azaltılması da dâhil olmak üzere ülke içi kaynaklardaki artış yollarını, sürdürülebilir kalkınmanın finansmanının anahtarı olduğunu ortaya koymuştu. Finansmanla ilgili soru işaretleri, BM’de yine geçen yıl kabul edilen sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin 2030’a kadar uygulanmasındaki ulusal çabalara dair büyük bir endişe olarak ortaya çıkıyor.
Raporun zamanlamasının bu açıdan çok doğru olduğunu belirten Cihan Sultanoğlu, “Dünyadaki pek çok ülke, hiç kimsenin geride bırakılmamasını tavsiye eden Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH’ler) için çalışıyor. Eğer en çok dışlanan ve kırılgan olan grupların kapsanması konusuna yatırım yapabilirsek, bölgede 2030’a kadar hedeflere ulaşılması ihtimalini artırırız” şeklinde konuştu.
Rapor, sosyal sigorta kapsamının ve işçi haklarının daha güvende olduğu kayıtlı istihdamı teşvik etmek için bölgede hâlihazırda yüksek olan işgücü vergilerinin azaltılması çağrısında bulunuyor. Bunun yanında, yine rapora göre, sosyal bakım hizmetleri ve ev işi yüklerinin hafifletilmesi kadınlar için eğitim, istihdam ve gelir elde etme fırsatlarını artırabilir. Böylece ekonomik büyümenin hızı artabilir ve refah seviyesi herkes için yükselebilir.
Ulusal vergi tahsilatlarını artırmak, yasa dışı sermaye akışlarını önlemek, çevreye ağır yük bindiren ve yenilenemeyen fosil yakıtların çıkarılıp işlenmesi gibi ekonomik faaliyetlere daha yüksek vergiler uygulamak gibi yöntemler de bütçe gelirlerini artırabilir ve daha yeşil ekonomilere ve daha eşit toplumlara geçişi kolaylaştırabilir.
Rapor, istatistik kurumlarının eşitsizlikler üzerine güvenilir ve bağımsız veri toplama kapasitesinin geliştirilmesi ve aynı zamanda kırılgan grupların ihtiyaçlarına daha etkili şekilde yanıt verilmesi çağrısında da bulunuyor. Raporun yazarları, bu türden çabalar için kamu yönetimi ve kamu hizmeti alanlarında daha geniş kapsamlı reformlara ihtiyaç duyulacağını belirtiyor.